Jomiss   |  e-ISSN: 2980-2628

Volume 2 Issue 2 (December 2024)

Issue Information

Issue Information

pp. i - vi   |  DOI: 10.29329/jomiss.2024.1088

Abstract

Keywords:

Original Articles

“Minnettar Gözler” ile “Peşaver Ekspresi” Adlı Öykülerde Hindistan’ın Bölünmesi Sırasında Yaşanan Katliamlar

Mehmet Kemal Çakmakçı

pp. 93 - 105   |  DOI: 10.29329/jomiss.2024.1088.1

Abstract

Hint alt kıtası halkının 1857 yılında gerçekleştirdikleri Bağımsızlık Savaşı’nın başarısızlıkla sonuçlanmasının ardından ülke yönetimini ele geçiren İngilizler, bölge halkı üzerinde ağır yaptırımlar uygulamış ve toplumsal, siyasal, kültürel hayata ayrıştırıcı müdahalelerde bulunmuşlardır. İngilizler II. Dünya Savaşı sonuçları ve bölgede artan bağımsızlık mücadeleleri neticesinde bu coğrafyadan çekilme kararı almışlardır. İngilizlerin Hint alt kıtasından ayrılması sonucunda 14 Ağustos 1947 tarihinde Pakistan’ın, 15 Ağustos 1947 tarihinde de Hindistan’ın kurulmasıyla iki bağımsız ülke meydana gelmiştir. Tarih boyunca pek çok ulusun göç edip hâkimiyet kurduğu Hint alt kıtası, bu kez milyonlarca insanın yer değiştirmesiyle sonuçlanan kitlesel göçlere tanıklık etmiştir. Bu süreçte, Hindistan topraklarında kalan Müslümanlar Pakistan’a, Pakistan’da kalan Hindu ve Sihler ise Hindistan’a göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Bu dönemde tarihte eşine az rastlanan kitlesel göçlerde, yüzyıllardır aynı coğrafyada yaşayan halklar birbirlerinin düşmanları hâline, dönüşmüş, katliamlar, yağmalamalar, hırsızlıklar, kaçırılmalar, tecavüzler gibi insanlık dışı olaylar yaşanmıştır. 1947 Hindistan bölünmesi, Urdu edebiyatında da geniş yankı bularak edebiyatın başlıca konularından olmuştur. Bu dönemde yaşanan vahşeti pek çok yazar ve şair eserlerinde konu edinmişlerdir. Bu çalışmada; 1947’de Hindistan’ın bölünmesi ile birlikte birbirlerinin düşmanları haline dönüşen gelen insanların gerçekleştirdikleri katliamların bir Hindu yazar Krişen Çandar’ın “Peşaver Ekspresi” ve bir Müslüman yazar Hayatullah Ansari’nin “Minnettar Gözler” öykülerine nasıl yansıdığı analiz edilmiştir.

Keywords: Hindistan’ın Bölünmesi, Krişen Çandar, Hayatullah Ansari, Peşaver Ekspresi, Minnettar Gözler.

II. Abdülhamid Döneminde Dobruca Göçmenlerinin Emlakı Meselesi

Ahmet Yadi

pp. 106 - 123   |  DOI: 10.29329/jomiss.2024.1088.2

Abstract

1877-1878 Osmanlı Rus Harbi sonrasında imzalanan Berlin Antlaşması’yla birlikte Romanya bağımsızlık kazandı. Harp esnasında ve sonrasında Dobruca bölgesindeki Müslümanlar göç etmek zorunda kaldı. Geride kalanlar ise çeşitli baskılara maruz kalmaktaydılar. Osmanlı Devleti Müslümanların sorunlarıyla yakından ilgilenmek adına Bükreş’e elçi ataması yaptı. Osmanlı Devleti ile Romanya arasındaki diplomatik müzakerelere konu olan en önemli göçmen sorunlarından biri emlak meselesiydi. Osmanlı Devleti göçmen emlakları için değeri olan miktarı isterken Romanya tarafı ise emlak işini değerinden daha düşük bir fiyata halletmek için çaba sarf etmiştir. İki devletin diplomatları konu üzerinde uzun yıllar müzakerelerde bulunmuş ise de istenilen sonuç elde edilememiştir. Her defasında Romanya hükümeti Osmanlı yetkililerini oyalayarak işi sürüncemede bırakmıştır. Netice itibariyle II. Abdülhamid döneminde çözülemeyen mesele V. Mehmed Reşad zamanında da gündemde kalmıştır. Bu çalışmada 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi esnasında ve sonrasında çeşitli baskılarla Dobruca bölgesini terk etmek zorunda kalmış göçmenlerin emlak meselesi ele alınmıştır. Çalışmada Sultan II. Abdülhamid döneminde Dobruca emlakı meselesini çözmek için Romanya ile kurulan diplomatik ilişkiler ve süreçte yaşananlar Osmanlı Arşiv vesikaları ışığında ortaya konulmuştur.

Keywords: Osmanlı Devleti, Romanya, Dobruca, Göçmen, Emlak.

Bir Göç Hadisesinin Yeniden Bahsi: Gürcistan Muhacirleri

Jülide Akyüz Orat

pp. 124 - 139   |  DOI: 10.29329/jomiss.2024.1088.3

Abstract

Osmanlı Devleti bir imparatorluk olarak pek çok dinî, millî, etnik topluluklara ev sahipliği yaptı. Bu gerçeğin yanı sıra özellikle 19. yüzyılda da ülkeye göç eden pek çok muhacire kapılarını açtı. Bu topluluklardan biri ülkemizin sınır komşusu olan Gürcülerdir. Uzun yıllar Osmanlı hâkimiyetinde kalan Gürcistan toprakları, zamanla İran ve Rusya için de önem arz etti. Gürcistan coğrafyasının konumu, Osmanlılar ile İran ve Rusya gibi devletlerin taarruzuna sahne olmasına etkendi. Osmanlı Devleti ile Gürcistan arasındaki tarihî bağlar bu topraklardan Osmanlı ülkesine doğru bir göç hadisesine de etki etti. Bunda elbette bölgede yaşanan siyasî ve askerî olumsuzluklar, baskı, taciz gibi ahaliyi endişeye sevk eden hususlar da söz konusu idi. Bir diğer gerçeklik de sınırdaş olma durumu idi. Kendilerine en yakın buldukları Osmanlı ülkesi, gelenler için adeta sığınak oldu. Muhaceret konusunda oldukça zengin olan Osmanlı arşivi yol gösterici olup, bu kayıtlardan hareketle konuya katkı yapmak çalışmanın örüntüsüdür. 

Keywords: Osmanlı Devleti, Gürcistan, Göç, Muhacir.

The Role of Zawiya Foundations in the Settlement of Erzurum City in the Early Periods of Ottoman Administration

Ümit Kılıç

pp. 140 - 152   |  DOI: 10.29329/jomiss.2024.1088.4

Abstract

It is known that the Erzurum citadel was built by the Byzantine Emperor Theodosius II in the 5th century. However, recent studies have revealed that the site of the castle contained structures dating back to the Late Chalcolithic Age and particularly to the Urartian period. Before the Ottoman rule, the region was devastated by the Akkoyunlu-Karakoyunlu wars, the Battle of Otlukbeli, and the Safavid efforts to fill the political vacuum left by the Akkoyunlu withdrawal, as well as Georgian pressure. These conflicts caused significant destruction and led to the depopulation of the city and its provinces. It is known that the city came under Ottoman rule around 1517-1518, on the return of Yavuz Sultan Selim from the Chaldiran campaign. Erzurum was listed as twenty-seven neighbourhoods in the first Ottoman records It is noteworthy that twelve of these twenty-seven neighbourhoods are named zawiyahs, two are named after sheikhs, and three after mosques, masjids, and madrasas. In the pre-Ottoman and post-Ottoman period, it is seen that foundations undertook important tasks in terms of settlement activities in the region. 

Keywords: Settlement, Zawiya, Erzurum, Vaqf.

Gulf Migration and Socio-Economic Transformation of the Mappila Community in Kerala

Noushad Mk

pp. 153 - 168   |  DOI: 10.29329/jomiss.2024.1088.5

Abstract

This work explores the socio-economic, cultural, and educational transformations of the Mappila community in Kerala, driven by migration to the Arabian Peninsula in the 19th and 20th centuries. Historically marginalised under colonial rule, the Mappilas sought opportunities in the Gulf, where they found work in construction, oil industries, and other sectors, both formal and informal sectors. These migrations were facilitated by longstanding religious and cultural ties with Arabia and were initially driven by economic necessity, as Mappilas faced exclusion from formal education and employment systems in Kerala. Remittances from the Gulf significantly enhanced the community’s economic standing, enabling social mobility and land acquisition, which altered the traditional caste and class hierarchies. Migration also empowered the Mappilas through education, challenging colonial marginalisation and fostering a cosmopolitan identity. This work argues that the migration phenomenon was not only a means of escaping poverty but also a critical force in reshaping the socio-political landscape of Kerala; it acted as an inclusive tool contributing to a more equitable society and redefining the Mappilas’ position within it. 

Keywords: Mappila Migration, Mappilas of Malabar, Gulf Migration, Kerala Muslims, Mappila Labour Mobility.

Migration: A Complex Societal Phenomenon to Decipher

Mohamed Errachidi

pp. 169 - 182   |  DOI: 10.29329/jomiss.2024.1088.6

Abstract

Migration, a multifaceted and dynamic phenomenon, shapes societies globally. This study investigates the motivations, mechanisms, and effects of migration through sociological and economic lenses. The core problem addressed is the increasing complexity of migration’s impact on demographic structures and socio-economic integration. The study aims to decipher the interplay between migration drivers and societal consequences while proposing actionable strategies for policy development. Grounded in theories such as Marxism, functionalism, and the Chicago School's ecological approach, the research explores pushpull dynamics and their implications. A mixed-methods approach, including qualitative interviews and policy analysis, was adopted to collect comprehensive data. Key findings highlight that inclusive policies enhance integration and mitigate socio-economic disparities, while restrictive frameworks exacerbate exclusion and inequality. To address these challenges, the study recommends adopting integrative policies emphasizing cultural inclusion, equitable access to education, and labor market opportunities. This approach seeks to foster harmonious coexistence and capitalize on migration’s potential as a driver for mutual growth and development. 

Keywords: Factors of attraction and repulsion, Migration, Social relations, Theoretical approaches.

İstisnai Bir Göçmen Politikası Ya da Kısıtlayıcı Bir Düzenleme? II. Dünya Savaşı Sonrası İngiliz Göçmen Politikasının Dönüşümü

Ali Rıza Şan

pp. 183 - 200   |  DOI: 10.29329/jomiss.2024.1088.7

Abstract

Bu makalede millet olma bilincini kazanma ve parlamenter monarşiye geçiş gibi siyasal dönüşümleri Kıta Avrupası ülkelerinden daha evvel tecrübe etmiş ve bu süreçleri yıkıcı olmadan atlatabilmiş bir ülke olarak İngiltere’nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşadığı göç deneyimini ve göçmen politikalarını incelenmektedir. İngiltere’de göçmen politikalarının ortaya çıkmasını mümkün kılan resmî düzenleme 1948 İngiliz Vatandaş Kanunu’dur. Kanun ülkeye yüz binlerce göçmenin gelmesine imkân sağlayacak imparatorluk anlayışı çerçevesinde düzenlenmiş, dönemin İngiliz parlamentosu imparatorluk coğrafyası ile olan ilişkilerini savaş sonrasında da sürdürmek istemiş, bu isteğin en belirgin göstergesi olarak İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) yapılanmasını hayata geçirmişlerdir. 1981 İngiliz Vatandaşlık Kanunu sunulan bu geniş imkânların siyasi, ekonomik ve toplumsal gerekçelerle geri çekilmesine sebep olmuştur. Bir yandan yeni gelen göçmenlerin İngiltere’ye girişlerinin kısıtlanması diğer yandan ülke sınırları içerisinde bulunanların entegrasyon süreçleri; bir yandan imparatorluk coğrafyası ile olan ilişkilerin muhafaza edilmesi diğer yandan söz konusu coğrafyadaki sömürge ülkelerin bağımsızlıklarını kazanması ve Londra ile bağlarının zayıflaması İngiliz siyasetçilerinin İkinci Dünya Savaşı sonrasında gündemlerini en fazla meşgul eden sorunlar arasındadır. Görüldüğü üzere İngiliz göçmen politikasını incelemek, İngiltere’nin modernleşme tecrübesi, toplumsal yapısı, vatandaşlık anlayışı; ve imparatorluk siyaseti gibi alanlarla doğrudan bağlantılıdır. Bu makalede İngiliz göçmen politikasının dönüşümü bu unsurlar ile ilişki içerisinde incelenmektedir.

Keywords: Birleşik Krallık, İstisnai, Göçmen, Vatandaşlık, İmparatorluk.